Çocuklarda Ayrılma Korkusu | Terapi Evreni
Çocuklarda Ayrılma Korkusu

 

 

Ayrılma kaygısı; anne, baba ya da diğer bağlanma figürlerinden ayrılmaya ilişkin yoğun kaygı duyması olarak tanımlanır. Ayrılma kaygısı her bağlanma stilinde ortaya çıkmasıyla genel olarak bağlanmanın doğal bir sonucudur. Ancak bu kaygının düzeyinin aşırı, normal ya da çok az olmasında bağlanma stillerine göre değişiklik gösterir. Bilinen sebeplerini çevresel faktörler oluşturur. Çocuğun ilk ve en önemli çevresinin ailesi olduğu düşünülürse ebeveynlerin, bozukluğun ortaya çıkmasını önlemede önemli bir role sahip olduğu görülür.

 

 Çocuklar ilk üç yıl bağlandığı bireye (ebeveyn ya da bakım gördüğü kişi) fiziksel ve duygusal olarak bağımlıdır. Dış dünya ile iletişim kurmaları, beslenmeleri, fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarının giderilmesi bağlandığı birey  sayesinde olur. Düzenli olarak görmek, onun varlığını, yakınlığını ve sıcaklığını hissetmek ihtiyacındadır. 3 yaşından itibaren çocuklar yavaş yavaş bağlandığı bireyden ayrışmaya ve anneden farklı bir birey olduklarını fark etmeye başlarlar. Konuşmalarının gelişmesiyle dış dünya ile ilişki kurarlar ve kendi ihtiyaçlarını ifade ederler.

 

 Okul öncesi çocuklarda, ilk defa bakım gördüğü bireyin yanından ayrıldıkları ve alıştıkları ortamdan dışarı çıktıkları için yüksek derecede aileden kopma, ailenin onu geri almaması, ailenin onu tamamen terk edeceği gibi korkular yaşayabilir. Okul öncesi eğitime başlandığı dönemde kaygı durumu varlığı kendini belli eder. Çocuk, okula gitmemek adına çeşitli yolları dener ve okula gitmeyi reddedebilir. Bağlandığı bireyden ayrılma durumu ya da ayrılmayı öngören çoçuk bilişsel, fiziksel, duygusal ve davranışsal olarak değişiklik gösterir.

Mide ağrısı, baş ağrısı, kusma, iştahsızlık, ishal gibi yaşanan kaygının bedensel kaynaklı belirtiler ortaya çıkarır.Sürekli olarak güvenliğini oluşturacak eylemlerde bulunma isteği sergileyebilir (yastığa sarılıp uyuma).

 

 Ayrılma kaygısını çok yoğun yaşayan çocukların %75’inde okula gitmeyi reddettiği görüldüğünde, psiko-eğitsel müdahalelerin ve okul-aile iş birliğinin önemi büyüktür.

Ebeveynler, çocukları ile empatik bir ilişki kurmalıdır. Yargılamadan ve korkutmadan  konuşulmalıdır. Çocukların hissettiği olumlu, olumsuz duyguları dinleyip, anlamaya çalışılmalıdır ve bunları yaşamanın normal olduğunu onlara hissettirebilmek anne-babalara düşen önemli görevlerdendir. Ebeveynlerin de duygularını ifade ederek çocuklarına model olmaları ve çocuklarına duygu ifadesine fırsat verecek ortamlar hazırlamaları son derece faydalıdır. Okula devam konusunda çocuklara kararlı ve sabırlı yaklaşmak önemlidir. Okula giderken ayrılma kaygısı yaşayan çocuğa daha önceden kaygılandığı fakat baş edebildiği bir durumdan söz edilebilir. Basit rahatlama teknikleri gösterilebilir (10 a kadar saymak gibi).

Psikolojik Desteğe Mi İhtiyacınız Var?

Hemen Şimdi Seansa Başla!
Müşteri Temsilcisi
E-Posta Adresi
Adres
Beşiktaş / İstanbul